Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Mayıs 2013 Pazartesi



Istanbul is Brought to Death.
Istanbul, Out in the Market for International Corporates and Capital Groups.

The Biennial artists, designers, curators,intellectuals;

Don’t Play Their Game, Don’t Be a Mere Instrument in This Trickery!

A declaration to the Public by Kamusal Direniş Platformu (Kent Hareketleri, Açıkalan Sanat Kolektifi, Kamusal Sanat Laboratuvarı, Homur Mizah ve Karikatür Grubu, Öğrenci Kolektifleri, ArtHack, Gündoğusu Sanat ve Düşün Topluluğu, Red Fotoğraf, Independent Artists, Independent University Students)  


Türkçesi aşağıdadır.


In recent years, Istanbul has become a construction yard. Especially in the immigrant-receiving neighbourhoods, the destructions trigger a rebellion; because they’re shown to be legal occupations under the name of gentri-fication projects. 



The depredation project, the “urban transformation”, reconstructs the cities and its outskirts as an income area for the benefits of certain capital groups, by removing the poor from city centers and usurping the rights of sheltering.






Under the management of AKP Goverment, there is an ideologic attack that mainly targets the social trasformation; besides it also provides income areas to capital groups by looting natural sources, annihilating the culture and turning the city names to brands. The gated communities and residences which are built upon the former quarters of the exiled poor show us this transformation is a gentrification project. On the other hand, while natural areas, historic and cultural buildings are usurped; malls, lux hotels, plazas are being constructed instead. 


Urban transformation project extremely encouraging the social discrimination, became a real threat after the new disaster act which is legislated after Van Earthquake. Within the scope of this act, natural areas are becoming zones for construction and this provides the legal basis for the government to destruct the neigbourhoods. Even the safe buildings will be exposed to destructions by the excuses of “ unity of practice” and “increase of precedents”.
In this big transformation process, the labour force is not only exiled from living quarters. The Ministry of Environment and Urbanization of the goverment declared that 6,5 milion buildings will be destroyed with 440 kg of explosives until 2020, by ignoring the risks of asbestos. Considering that the buildings built before 2010 all have asbestos included in the structure and if this asbestos will be breathed by workers and the residents, we’ll soon face health problems reaching to terrifying ratios. Also it is a clear fact that the sea is filled around Yenikapı and Maltepe Coast with the rubbles of demolished buildings of urban transformation areas, under the disguise of creating landscape .

Most crucial part of urban loot process increasing after 2012 is the olimpics, planning to be held in Istanbul in 2020. Thanks to the olympic preperations which are presented as an oppurtunity for prettyfying and developing the city; the urban texture will be demolished, forestlands will be available for housing, many neighbourhoods will be sacrificed to tourism via urban transformation process. 


Projected budget of 20 million liras for the olympics will cause an enormous financial collapse. The cities that held olympic games so far all over the world, are the living proofs of this fact. In Athens, the projected cost of the olympic games was 1,6 million dollars, whereas the actual cost was 16 million dollars. Also in London Olympics, the final cost was 24 million dollars while it was projected to be around 2,37 million dollars. It took 20 years to pay back the debt of Montreal Olympic Games. Athens’ current condition shows that the people are paying the price via the belt-tightening politics. On the other hand, in this process, the urban transformation will grow exceedingly. According to COHRE ‘s (Center On Housing Rights and Evictions) report; between the 1998-2008, more than four million people were forced to evacuate their habitats for the olympic games preperations. 

In 1992, 2500 people were affected by eviction process, due to Barcelona Olympic Games . The number was 720 thousand for The Seoul Olympic Games and 1 million 250 thousand people were forced out of their social surroundings, neighbourhoods and houses in Beijing, while their living quarters were being occupied. In addition to that, during the Olympic games the public services will be provided with less care, the already hectic traffic will be more problematic, and safety precautions will be another element of pressure upon the locals. The sport facilities that are built for billions of dollars for the Olympic Games will be of no use after the event, just as it happened in the case of Formula 1 track in Istanbul. 

Outlined here by this text, the case is ironic: the 13th Istanbul Biennial, which is organized by an Eczacıbaşı establishment -İKSV- and sponsored by Koç Holding, is framed with the concept of “Public Alchemy”. It is very much clear that there is no other function of Istanbul Biennial (organized by these two groups which are also financiers of urban transformation) other than occupying the public areas and legalizing the attacks of the goverment and capital groups. In this sense, when an art event such as Biennal is financed by .

For the benefit of this operation which was started by AKP to open new income-oriented areas and interfere with the social life, The Ministry of Environment and Urbanization made a statement: “ Whoever is against the urban transformation, is a traitor”. We, who are named as traitors , choose to stand against all kinds of pressures, molestations and unlawful attempts that the government provides for us. And we ask you to take a stand against the Biennial as a part of this gentrification process and support our cause.

kamusaldirenis@gmail.com
---------------------------------------------------------------------------------------------


İstanbul'un Katline Bienal Desteği

İstanbul Katlediliyor. Istanbul Uluslararası Sermayelere Pazarlanıyor.

Tüm Bienal Sanatçıları, Tasarımcılar, Küratörler, Düşünürler
Oyuna Gelmeyin, Oyuna Alet Olmayın.

KAMUSAL DİRENİŞ PLATFORMU'nun (Kent Hareketleri, Açıkalan Sanat Kolektifi, Kamusal Sanat Laboratuvarı, ArtHack, Homur Mizah ve Karikatür Grubu, Öğrenci Kolektifleri, Gündoğusu Sanat ve Düşün Topluluğu, Red Fotoğraf, Bağımsız Sanatçılar, Bağımsız Üniversite Öğrencileri) Kamuoyuna Duyurusudur. 




Son yıllarda İstanbul kenti bir inşaat şantiyesine dönüştü. Özellikle yıllardır göç alan mahallelerde, legal işgallerle soylulaştırma projesi adı altında gerçekleştirilen bu yıkımlar her mahallede bir isyanı da tetikliyor.



Kentler ile çevresinin sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden kurgulanıp birer rant alanı haline getirildiği “kentsel dönüşüm” yağma projesi, yoksulları kent merkezlerinden tasfiye ederek barınma haklarına el koyuyor.


AKP iktidarının yönetiminde doğal kaynakların yağmalandığı, kent tarihinin ve kültürünün yok edildiği, kentlerin kimliksizleştirilip markalaştırıldığı bu operasyonda sermayeye rant alanları sağlamaktan çok daha ötesinde, toplumsal dönüşümü hedefleyen ideolojik bir saldırı söz konusu. Yoksulların sürülüp yaşam alanlarına kurulan güvenlikli siteler, rezidanslar dönüşümün bir “soylulaştırma” projesi olduğunu gözler önüne seriyor. Diğer taraftan da doğal alanlar, tarihi ve kültürel yapılar gasp edilerek yerlerine AVM’ler, lüks oteller, plazalar dikiliyor.

Toplumsal ayrımcılığı olabildiğince fazla körükleyen kentsel dönüşüm projesi, Van depreminden sonra çıkarılan afet yasasıyla birlikte tam bir yağmaya dönüşmüş durumda. Bu yasa kapsamında hem doğal araziler imara açılmakta, hem de iktidarın dilediği mahalleyi yıkmasının yasal dayanağını oluşturulmakta. Üstelik bu yasayla birlikte sağlam binalar dahi “uygulama bütünlüğü” ve “emsal artışı” bahaneleriyle yıkıma maruz kalmakta.

Bu büyük “dönüşüm” sürecinde emekçiler yalnızca yaşam alanlarından sürüldükleriyle kalmıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı 2020 yılına kadar 6,5 milyon binanın asbest riski gözetilmeden 440 kg patlayıcıyla yıkılacağını açıkladı. 2010 yılına kadar yapılan tüm binalarda asbest olduğu dikkate alındığında bu toplu yıkımlarda toz halinde ortaya çıkacak ve halk ile yıkımda çalışan işçiler tarafından solunacak asbestin kısa ve uzun vadede getireceği sağlık problemleri korkutucu boyutlara ulaşıyor. Bunun yanı sıra yıkımlar sırasında çıkan hafriyatın Yenikapı ve Maltepe sahilinde peyzaj alanı kandırmacasıyla denizin doldurulmasında kullanıldığı ve bu alanların yapılaşmaya açılarak yeni rantlar oluşturulduğu da bilinen bir gerçek.



2012 yılından itibaren inanılmaz bir ivme kazanan kent yağmasının en büyük ayağını da 2020’de İstanbul’da yapılması planlanan olimpiyatlar oluşturuyor. Kentin güzelleşmesi ve kalkınması için bir fırsatmış gibi sunulan olimpiyat hazırlıklarında kent dokusu katledilecek, orman alanları yerleşime açılacak, turist akışı için pek çok mahalle kentsel dönüşüme dahil edilecek. Öngörülen 20 milyon dolarlık bütçe ekonomik anlamda müthiş bir çöküş yaratacak. Dünyadaki olimpiyat kentleri bu gerçeğin birer kanıtıdır. 2004 Atina Olimpiyatları’nın hesaplanan maliyeti 1,6 milyon dolarken, çıkan maliyet 16 milyon dolara varmıştır; yine Londra olimpiyatlarında 2,37 milyon dolar hesaplanan bütçe 24 milyon dolar olarak tamamlanmıştır. Montreal olimpiyatlarının borçlarının geri ödenmesi 20 yıl sürmüştür. Atina’nın durumu ise ortada; savrulan paralar kemer sıkma politikalarıyla halka ödetilmeye çalışılıyor. 

Bir diğer taraftan bu süreçte kentsel dönüşüm de hepten palazlanacak. COHRE’nin (Konut Hakları ve Tahliyeler Merkezi) raporuna göre; 1998-2008 arasında yapılan olimpiyatların hazırlıkları için 4 milyondan fazla insan zorla tahliye edildi. 1992 Barcelona Olimpiyatı’nda zorla tahliyelerden 2 bin 500 kişi etkilendi, 1988 Seul Olimpiyatı 720 bin, 2008 Pekin Olimpiyatı ise 1 milyon 250 bin kişinin zorla yaşadıkları sosyal ortam, mahalle ve evlerinden uzaklaştırılarak, yaşam alanları işgal edildi. Tüm bunlara ek olarak oyunlar sırasında kamu hizmetleri aksayacak, zaten yoğun olan trafik daha da içinden çıkılmaz hale gelecek, alınacak güvenlik önlemleri kent sakinleri üzerinde ekstra bir baskı unsuru oluşturacak. Oyunlar için yapılacak ve milyarlarca dolar harcanacak tesisler ise tıpkı İstanbul Formula 1 pistinde olduğu gibi oyunlar sonrasında atıl kalacak.

Çizilen bu çerçevenin ışığında bir Eczacıbaşı kuruluşu olan İKSV tarafından düzenlenen ve Koç Holding’in sponsor olduğu 13. İstanbul Bienali’nin “Kamusal Simya” konseptiyle düzenlenmesi son derece ironiktir. Son sürat devam eden kentsel dönüşüm yağmasının da yatırımcılarından olan bu iki grubun düzenlediği ve yeni direniş alanları açma iddiasını taşıyan 13. İstanbul Bienali’nin kamusal alanlarıı işgal edip iktidar ve sermayenin saldırılarını meşrulaştırmaktan başka bir işlevi olmadığı gün gibi ortada. Bu anlamda Bienal gibi sermaye destekli sanat etkinlikleri de sistemin kendi sözünü üretmek adına kullandığı araçlardan biri haline dönüşüyor.






AKP’nin sermaye odaklı yeni rant alanları açmak ve toplumsal yaşama müdahale etmek amacıyla başlattığı bu operasyon için Çevre ve Şehircilik Bakanı “kentsel dönüşüme karşı çıkanlar vatan hainidir” açıklamasında bulundu. Bizler iktidarın her türlü baskısına, tacizine, hukuksuzluğuna karşı direnerek “vatan hainliği” yapmaya devam ediyoruz. Sizleri de bu sürecin bir parçası olan Bienal ve benzeri etkinliklerin karşısında durmaya, sözümüze destek olmaya davet ediyoruz.

kamusaldirenis@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder